Meme kistleri : Memenin içleri sıvı dolu kitlelerdir. Çok büyük değillerse özellikle menopozdan sonra kendiliklerinden kaybolabilirler. Genellikle iyi huyludurlar ve hastada şikayet oluşturmadıkça tedavi edilmeleri gerekmez. Ama mutlaka takip edilmelidirler. Takip sırasında yapılarında bir değişiklik gözlenirse, boyutları çok artarsa, içeriklerinde farklılaşma görülürse tanı amaçlı olarak iğne biyopsisi yapılmalıdır.
Fibrokistik Hastalık: Kadınların yaklaşık yarısında görülen bir durumdur ve değişik belirtilerle kendini gösterir. Hormonal etkilere açık olan meme dokusunda, bu etkilerin dengesizliği sonucunda veya meme dokusunun kendi yapısından kaynaklanan nedenlerle meme dokusunda görülen yoğunlaşma, düzensizleşme, ödem oluşması olarak tanımlanabilir. En sık rastlanan belirtisi, adet öncesi dönemde belirginleşen meme ağrısı ve hassasiyetidir. Bu belirtinin şiddeti hastadan hastaya ve hatta aydan aya değişebilir. Bunun yanında fibrokistik meme hastalığı olan kadınlarda meme içerisinde çeşitli sayı ve büyüklükte kistik kitleler oluşabilir. Bu hastaların belli aralıklarla takip edilmesi gereklidir. Takip sırasında saptanacak değişiklikler kuşku uyandırdığında ise mutlaka iğne biyopsisi ile tanı konmalıdır. Bazı kadınlarda fibrokistik meme hastalığı ileri düzeyde olabilir ve hastanın hayatını etkileyecek kadar şikayete yol açabilir. Nadir görülen bu durumda hormonal bir takım ilaçlarla fibrokistik hastalığın tedavi edilmesi mümkündür. Ancak bazı hormonal yan etkiler söz konusu olduğundan çok tercih edilen bir tedavi yöntemi değildir. Orta derecede yakınması olan hastalarda ise bitkisel kökenli bazı ilaçlar ile meme dokusunun rahatlatılmasına çalışılır.
Fibroadenom: 20-40 yaş arası kadınlarda memede en sık görülen iyi huylu tümörlerdir. Genellikle ağrısız, ele gelen, iyi sınırlı, hareketli ve yumuşak kitlelerdir.
Meme enfeksiyonları
Laktasyon Mastiti: Emziren annelerde en sık doğum sonrası 1. haftada olmak üzere yaklaşık %10 oranında memede iltihap (mastit) gelişir. Antibioterapiye cevap vermeyen bazı olgular apseye dönebilir. Meme apsesi gelişen hastalara apse drenajı yani boşaltmak gerekir.
Granülamotöz Mastitler : İdiyopatik granülomatöz lobüler mastit, genç doğurma çağındaki hastalarda sık görülüyor. Memeye yönelik bağışıklık sistemi elemanlarının normalin üzerinde reaksiyon göstermeleri sonucu (otoimmün) oluştuğu düşünülüyor ve/veya geçirilmiş enfeksiyon, travma suçlanabiliyor. En sık şikayet memede şişlik, ağrı ve kızarıklıktır.Gerek klinik gerekse radyolojik (ultrasonografi, mamografi, manyetik rezonans görüntüleme) olarak meme kanseriyle (özellikle inflamatuvar meme kanseriyle) ve tüberküloz mastiti ile sıklıkla karışabiliyor.Bu tür hastalarda da apse drenajı ve antibiyoterapiye rağmen tekrarlayan meme apseleri görülüyor. Apse veya dokudan alınan örneklerde tüberküloz testleri negatiftir. USG, MMG, meme MRI tetkiklerinde de kanserden ayrım yapılamayabiliyor. Kesin tanı için alınan şüpheli meme dokusunun inceleme için mutlaka patolojiye gönderilmesi gereklidir. Tanı kesinleştikten sonra ilaç tedavisi ve/veya cerrahi tedavi yapılır.
Jinekomasti: Erkeklerde memenin kadın memesi şeklinde büyümesidir. Tek meme veya heriki memede de jinekomasti olabilir. Yetişkin yaştaki erkeklerde görülen jinekomastinin nedeni araştırılmalıdır. Nedeni bazen olmasada en sık etyolojide bazı ilaçlar, böbrek yetmezliği, karaciğer yetmezliği ve hormanel dengesizlikler sayılabilir. Bazı testis tümörlerinde tek veya iki taraflı jinekomasti oluşabildiğinden testis muayenesi ve ultrasonografik inceleme yapılmalıdır.
Tek taraflı meme büyümelerinde erkeklerde de meme kanseri görülebileceği hatırlanarak bu yönde mamografi ve ultrasonografi ile inceleme yapılmalı, gerekirse ince iğne veya tru-cot biyopsi uygulanmalıdır.
Ergenlikte oluşan jinekomasti genellikle 6-12 ay içinde geriler. Gerilemeyen hastalarda yetişkin veya ergen olsun cerrahi yöntemle ve/veya liposuction yapılır.
MEME KANSERİ
Dünyada her sekiz kadından birisi hayatı boyunca meme kanserine yakalanma riski altındadır. Günümüzde tanı ve tedavisi kolaylaşan kanserlerden olan meme kanserinin, erken tanısı kritik noktayı oluşturmaktadır. En sık şikayetler: Meme veya koltuk altında ele gelen şişlik, tek taraflı büyüme, şekil bozukluğu, meme başı çökmesi, portakal kabuğu görünümü, meme başı akıntısı, meme ucunda kızarıklık sayılabilir.
Risk Faktörleri
**Tüm meme kanserlerinin yaklaşık % 5-10 u genetik yani ailesel yatkınlık göstermektedir.
Genetik meme kanserinin en sık rastlanan 2 geni BRCA 1 ve BRCA 2 dir. Bu gen mutasyonları olan kişilerin meme kanseri olma ihtimalleri yaklaşık %80 dolayındadır.
Tanı:
Kadınlar rutin kontrolleri sırasında veya herhangi bir meme şikayetiyle genel cerrahi uzmanına başvurdukları zaman anamnez ve fizik muayene sonrası yaşına ve hastaya göre mamografi, meme ultrasonografisi, meme mr ı ve gereklilik halinde biyopsi yapılarak tanı konulur. Meme kanseri tanısı ne kadar erken konulursa tedavi o kadar iyi ve hızlı olur.
Tedavi:
Meme kanserinin evresine göre tedavi değişir. Hastalığın durumuna göre önce ameliyat sonra kemoradyoterepi ( sadece kemoterapi ve radyoterapide olabilir) veya önce kemoterapi arkasından ameliyat planlanabilir. En sık uygulnana ameliyat teknikleri meme koruyucu cerrahi ve modifiye radikal mastektomidir.
Meme koruyucu cerrahi: Uygun olan hastalara meme korunurak yapılan cerrahidir. Meme kanseri olan kitlenin güvenilir cerrahi sınırlar içerisinde meme korunarak kitle çıkarılır. Daha sonra sterotaktik olarak (metilen mavisi veya gama probe ile) koltuk altı örneklemesi yapılır. Eş zamanlı patolojiyle yani frozen yöntemiyle koltuk altı tutulumu varsa aksiller disseksiyon yapılmasıdır.
Modifiye radikal mastektomi: Meme dokusunun koltuk altıyla birlikte alınmasıdır. Eş zamanlı veya başka bir ameliyatla meme protezi konulabilir (onkoplastik cerrahi).